Blog'a Dön
🍽️GASTRONOMİ

Nereden Esti Bu Gastronomi?

3 dk okuma
B
Baran Erdinç
Yazar

Sevdiğim bir sözdür: “Nereden esti bu?” Ben de size, bu mesleği seçmemdeki etkenlerden biraz bahsetmek istiyorum. Yemek yapmaya asıl başlamam elim bıçak tutmaya başladığında olsa da, bence etkileri çok daha önceden geliyor. Annemin anlattığına göre, ben daha konuşamıyorken bile yemek yapacağı zamanlarda beni mutfak tezgâhına oturtur, yaptığı yemeği anlatır, bir yandan da benimle sohbet edermiş. O sohbetler beni etkilemiş olacak ki, biraz daha büyüdüğümde çorbayı karıştırmak, pudingi karıştırmak, kurabiye yoğurmak gibi ufak mutfak aktivitelerine annemin dahil etmesiyle serüvenim devam etti. Anneanne ve babaanne yemekleriyle büyümek de en büyük şanslarımdan biriydi. Okuldan sonra çoğunlukla ya babaannemlere ya da anneannemlere giderdim. Onları mutfakta izlemek ve sofraya gelen lezzetlerini tatmak, mutfağı bana bir yuva gibi hissettirdi. Bu da gastronomiye olan ilgimi besleyen en önemli etkenlerden biriydi. Elim bıçak tutacak yaşa geldiğimde, yemeklere destek olmaya başladım. Yemek yemeyi çok seven, iştahlı biri olmamın etkisini söylememe gerek yok herhalde. Boş zamanlarımda yemek programları izleyip tarifleri denemeyi severdim. Henüz 12–13 yaşlarındayken bayram harçlıklarımla kendime ilk şef bıçağımı aldım. İnternetten videolar izleyerek tekniklerimi geliştirdim. Ailem ilgimi görünce, “Cumartesi akşamları yemekleri sen yapmak ister misin?” diye sordular. Hemen kabul ettim. Sınav zamanları yaklaşırken ben çoktan kararımı vermiştim: Şef olacaktım. Ailem ise, “Profesyonel mutfak evde yemek yapmaya benzemez, orayı da deneyimle, sonra yolumuzu çizeriz” düşüncesiyle bana yol gösterdi. Böylece 2019 yazında, 14 yaşındayken MSA’nın Young Chefs programına katıldım. Bir aylık profesyonel mutfak deneyimi, aslında sektöre attığım ilk profesyonel adım oldu. Eğitim sonrası düşüncelerim daha da pekişti; artık meslek tercihimden emindim. Mesleğe tutunmamın bir başka dönüm noktası ise basketbol oynadığım dönemlerde yaşandı. Babam, Türkiye çapında tanınan başarılı bir basketbol antrenörüydü. Haliyle benim de basketbola başlamam kaçınılmazdı. 7 yaşında başladım, çeşitli kulüplerde profesyonel olarak oynadım ve çok severek devam ettim. Şu anki mesleğimden de anlaşılacağı üzere, bir ekibin parçası olmayı ve zaman zaman yönetmeyi hep sevdim. Peki ama gerçekten bir ekibin parçası olabilmiş miydim? Basketbol oynadığım dönem boyunca, gerek ekstra iyi bir oyuncu olmamam gerekse babamdan dolayı “torpilli” damgaları ardı arkası kesilmeyen mobbinglere dönüştü. Dışlamalar, küçümsemeler derken, bu yaşananların gelecekteki kariyerimi çizeceğinin farkında bile değildim. Buradan antrenörlere de bir not düşmek isterim: Eğer ergenlik çağındaki gençlerden oluşan bir takımı yönetiyorsanız, mobbinglere ve takım içi dinamiklere mutlaka dikkat edin. Belki size önemsiz görünen şeyler, bir gencin hayat boyu taşıyacağı travmaların temeli olabilir. Bu kendini ait hissedememe ve dışlanma duygusu, bende kendimi sevdirme ihtiyacını doğurdu. Halbuki böyle bir şeye ihtiyacım yoktu; olduğum halimle zaten iyiydim. Ama o zamanlar farkında değildim. Ben de en iyi yaptığımı düşündüğüm şeye tutundum: yemek yapmaya. Bazen idmanlara yaptığım yemekleri götürürdüm, takımca yerdik. Yemek götürdüğüm zaman bir anda herkesin en yakın arkadaşı oluyordum. Güzel sözler, samimiyet, arkadaşlık izlenimleri de cabasıydı. Sonra kendimi aralarında görebilmek için ara sıra yemek yapıp götürmeye devam ettim. İnsanları mutlu etmeyi seviyordum; onlar mutlu olunca ben de mutlu oluyordum. “Benim işim bu” diyordum kendi kendime. Belki de bu, sadece sevilme ihtiyacımın bir yansımasıydı. Ama hangi duygudan doğarsa doğsun, beni mutfağa ve bu mesleğe daha derinden bağladığı tartışılmaz. Bugün anlıyorum ki, gastronomiye ilgim bir tesadüf değil; çocukluktan beri içimde büyüyen bir yolculuğun sonucu. Belki mutfağa ilk adımım annemin sohbetleriyle oldu, belki de anneanne ve babaanne sofralarının kokusunda şekillendi. Belki de dışlandığım anlarda kendimi ifade etmenin en doğru yolunu mutfakta buldum. Ama kesin olan bir şey var: Mutfak, benim için sadece yemek pişirmek değil; kendimi bulduğum, insanlarla bağ kurduğum, hayatı anlamlandırdığım yer. Şimdi geriye dönüp baktığımda, o küçük çocuğun tezgâhın kenarında oturup annesini izlerken hissettiği heyecanın hâlâ içimde olduğunu görüyorum. Ve biliyorum ki, bu heyecan hiç bitmeyecek.

Paylaş:

BLOG YAZILARIMIZI KAÇIRMA!

Haftalık bültenimize abone olarak en yeni blog yazılarımızdan, incelemelerimizden ve rehberlerimizden haberdar olun.