Bir insan kendi yansımasına âşık olabilir mi? Yüzyıllardır anlatılagelen mitler, bu tür sıra dışı sorulara cevap arıyor. Sadece tanrıların ve kahramanların değil; aslında insan doğasının zaaflarını, arzularını ve trajedilerini de gözler önüne seriyor. Bugün “narsist” ve “eko” kavramlarının kökenini oluşturan Narcissus ve Echo mitinden yola çıkıp Oscar Wilde’ın Dorian Gray’in Portresi eseriyle olan paralelliklerine hadi gelin beraber bir göz atalım. Narcissus, Boeotia’nın Thespiae şehrinde yaşayan, yakışıklılığıyla dikkat çeken genç bir faniydi. Daha çocukken kahin Tiresias bir öngörüde bulundu. Kehanetinde Narcissus’un ancak “kendini bilmediği” sürece uzun bir yaşam süreceğini söyledi. Bu gizemli kehanet, gelecekte olacakların habercisiydi. Büyüdüğünde ise, dünyada en yakışıklı ölümlülerden biri haline gelmiş olan Narcissus, birçok insanın kalbini çalan bir geyik avcısı oldu. Kelimelere dökülemez güzelliğinden etkilenenlerden biri de dağ perisi Echo’ydu. Echo, bir gün Narcissus’u ormanda avlanırken gördü ve bir anda ona âşık oldu. Ormanda bir süre sessizce izledi Narcissus’u. Echo’nun kendine ait bir sesi yoktu; sadece karşısından duyduğu kelimeleri tekrarlayabiliyordu. O yüzden, sonunda Narcissus birinin orada olduğunu fark edip “Kim var orada?” diye seslendiğinde, Echo yalnızca onun ağzından çıkan kelimeleri aynalayabildi. Echo, saklandığı yerden çıkıp Narcissus ile yüzleştiğinde ise zalimce reddedildi. Yıkılan Echo, ormanın derinliklerinde kayboldu ve ondan geriye sadece sesi yani diğerlerinin yankıları kaldı. Narcissus kendinden başka kimseyi sevemezdi. Güzel görünüşü dolayısıyla birçok insan ona aşkını ilan etmiş, ancak Narcissus hepsini reddetmişti. Narcissus’un bencilliği, intikam tanrıçası Nemesis’i sinirlendirdi. Bir gün Narcissus ormanda dolaşırken, Nemesis onu bir su birikintisine doğru çekti ve Narcissus orada kendi yansımasını gördü. Gördüğü güzel yüz karşısında afalladı ve gözlerini bir daha yansımasından alamadı. O andan itibaren Narcissus ne yedi ne içti; sadece oturup karşısındaki genç, yakışıklı adamı izledi. Bu adamın kendisinin bir yansıması olduğunun farkında bile değildi. Bu imkânsız aşk onu tüketti ve sonunda hayatına son verdi. Söylentilere göre Narcissus, ölüler diyarına giden Styx Nehri’ni geçerken hâlâ suda kendi yansımasını izlemekteydi. En sevdiğim kitaplardan biri olan Oscar Wilde’ın Dorian Gray’in Portresi eserinde ise bu mit ile paralellikler görebiliyoruz. Narcissus’un kendi yansımasını gördüğü gibi, Dorian da kendi portresiyle benzer bir ilişki kuruyor. Sybill ise Dorian’a âşık olmuş bir aktris ve Echo ile benzer kaderler paylaşıyor. Wilde’ın bu paralellikleri kurarken farklı tuttuğu nokta, karakterlerin özgür iradesidir. Sesini Hera’ya karşı çıkarak kaybeden ve özgür iradesi elinden alınmış Echo da, Nemesis tarafından cezalandırılan Narcissus da kaderlerini ellerinde tutmazlar. Tanrıların onlar için karar verdikleri hayatların içinde sürüklenirler. Bunun aksine Dorian ve Sybill, kendi kararlarını verebilmek için özgür iradeye sahiptir ve bunların sonuçlarını yaşarlar. Narcissus kendine olan takıntısını farkında olmadan oluştururken, Dorian bu süreci roman içerisinde adım adım inşa eder.
Dorian, kendinin farkında olmadan önce masum biridir. Ancak kendini fark ettiği anda takıntılı hale gelir. Portresinin hep aynı kalacak olup, kendisinin zamanla bir çiçek gibi eğilip solacağı düşüncesi hayatın onunla alay ettiği izlenimini verir. Dorian, içinden “Keşke kendim yerine portrem yaşlansa” diye geçirir. Bu dileğiyle adeta “şeytanla bir anlaşma” yapar ve ne kadar kendisi yaşlanmasa da masumiyetini zamanla kaybeder. Etik olarak yanlış olan her davranışında portresinin biraz daha çirkinleştiğini görür. Bu durum, Dorian’ın davranışlarını sorgulamasına sebep olsa da kendine duyduğu hayranlık bu sorgulamaları bastırır. Tıpkı Narcissus gibi, kendi yansımasına mahkûm olur. Kendine duyulan hayranlık nerede sağlıklı bir özgüvenden çıkıp yıkıcı bir takıntıya dönüşür? Eğer Dorian Gray’in Portresi’ni okumadıysanız, Wilde’ın kaleme aldığı bu sorgulamalarla dolu yolculuğu mutlaka deneyimlemenizi öneririm. Belki de kitabı okurken, Narcissus’un sudaki yansımasından gelen yankıları siz de duyacaksınız.
Kaynakça: Ovidius. (2019). Dönüşümler İ-XV: Kazım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi. (Orijinal eser MS 8 yılında yayınlanmıştır)